1 Ekim 2013 Salı

Sarımsak Hakkında Bilmediklerimiz


Sarımsak Hakkında Bilmediklerimiz
İnsan ve kültürüyle binlerce yıldan beri içice olan sarımsak, bazen tanrılara layık bir nektar, bazen de kişiyi vampirlerden ve kötü ruhlardan koruyan bir "nazarlık" görevi gördü... Ama yaygın kullanımı hep tedavi amaçlıydı. Her çağda halk tabakaları için önemli olan bitkinin bu özelliği, günümüzde yeniden ortaya çıktı. Sarımsak, artık bir sanayi bitkisi...

Yahudiler Veba salgınından neden daha az etkileniyorlardı?

Onsekizinci yüzyılın başında, İsviçre'nin Basel kenti veba salgınına yenik düşmüştü. Salgın ertesi ölenlerin kimlikleri tesbit edildiğinde, kent Yahudiler'inin kayıplarının yok denecek kadar az olduğu görüldü. Çünkü, kentteki Yahudiler, özellikle dinsel töreleri gereği düzenli biçimde sarımsak yemekteydiler. Bu bitkinin de birçok hastalığa iyi geldiğini yüzyıllardır biliyorlardı...

Hırsızlar salgından neden etkilenmiyorlar?

1721 yılında aynı salgın hastalık, bu kez Marsilya'yı vurdu. Hırsız çeteleri de bu kargaşada salgının kırıp geçirdiği mahallelere dalarak soygunlar düzenliyorlardı. Polis, bir süre sonra çetelerin üyelerinden dördünü yakalamayı başardı. Soruşturmanın sonunda şaşırtıcı bir şey öğrenildi; hastalıkların kol gezdiği yerlerde dolaşmasına karşın, hiçbir çete üyesi hasta olmamıştı. Araştırınca anlaşıldı ki, hırsızların dördü de hastalanmamak için şarap, sirke ve sarımsak yemişlerdi...

En eski sarımsak kaydı Sümer

Neolitik Çağ'dan bu yana, dünyadaki hemen her kültüre ait insanlar tarafından bilinen sarımsağa ilişkin en eski yazılı bilgiler, Sümerli'lerin M.Ö. 2600–2100 yıllarına tarihlenen tabletlerine dayanıyor. Sümerler'le başlayan bu serüvenin yayılma yönüne göre, sarımsağın önce İndus Vadisi'ne, ardından da Çin'e ulaştığı anlaşılıyor.Sarımsağın Çin'e ulaşmasının Hint tıbbı aracılığıyla gerçekleşmiş olduğuna hiç kuşku yok… Çinlilerin kullandığı bitkilerin çoğu gibi, sarımsak da Kore yoluyla Japonya'ya girmiş. Japonlar bu bitkiyi soğuk algınlıklarının tedavisinde ve afrodizyak olarak kullanmışlar.

Hint de sarımsak?

Bir Hint efsanesine göre, tanrılar ve cinler tarafından araştırılırken “okyanusun zenginlikleri”nde ortaya çıkan pek çok değerli bitkinin içinde, sarımsak da ilk sıralarda yer almaktaydı. Tanrılar katından bir “nektar” olan sarımsağı paylaşmak isteyen tanrılar ve şeytanlar arasında kavga çıktı. Evrenin yaratıcısı "Vişnu", kavganın büyümesini önlemek için nektarı onlar arasında paylaştırmaya başladı. Ne var ki, şeytanlardan biri tanrıların arasına sızmış; nektardan bir ağız dolusu almayı başarmıştı. Olaya tanık olan Güneş ve Ay, durumu hemen Vişnuya bildirdi. Şeytan nektarı henüz yutamadan Vişnu onun kafasını uçuru­verdi. Sıvı, şeytanın ağzından toprağa döküldü ve hemen yerde sarımsak bitkisi oluştu. Ancak, nektar bir kez şeytanın boğazına girmişti; bu yüzden, faydaları yanında ayrıca kötü afrodizyak özellikler de kazanmış oldu.

Piramidin yapımında çalışan işçilerin yediği soğan ve sarımsağın bedeli: Yaklaşık 10 milyon dolar…

Akdeniz bölgesine inildiğinde, önemli yazılı kaynaklar olan Mısır papiruslarında da sarımsağın önemli bir yer tuttuğu anlaşılıyor. M.Ö. 450 yıllarında Mısır'ı gezen tarihçi Hero­dot'un bildirdiğine göre; Keops piramidinin yapılışı sırasında çalışan işçilerin yediği soğan ve sarımsaklar için ödenen para "1600 gümüş talent"i bulmuş ve bu bilgi papiruslara kayde­dilmişti. Günümüz değerleriyle konu­şulduğunda, yirmi yıl boyunca 360 bin işçi adına harcanan bu para, yaklaşık 10 milyon dolar ediyordu.

Mısır da sarımsak “kutsal bitki”

Yine Mısır'da, M.Ö. 1500 yıllarında yazılmış olan Ebers papiruslarında da sarımsağın ölümcül hastalıklara (kanser) karşı etkin bir ilaç olarak kullanıldığı yazmaktaydı. M.Ö. 1352 yılında ölen ünlü firavun Tutanka­mon'un mezar odasında bile sarımsak dişleri bulunmuştu. Eski Mısırlılar, bitkilerle dini inanışlar arasında bağlantılar kuruyordu. Eğer hastalıkları gönderen tanrılarsa, tedavilerini de onlara bağlamak gerekiyordu. Bu nedenle soğan ve sarımsağın onların gözündeki yeri çok büyüktü. Bunların tanrılara ait "kutsal bitkiler" olduğuna inanıyorlardı...

Sarımsak, Yahudiler için eskiden olduğu gibi günümüzde de vazgeçilmez önemde

Yahudiler'in kutsal yazıtlarından Talmud, bitkilerin, dinsel perhiz dönemleri ve tedavi amaçlarına ilişkin kurallar içermekteydi. Sarımsak, ilginç bir biçimde, her iki bölümde de önemli bir yere sahipti. Kral Solomon (Hz. Süleyman M.Ö. 965-926), kendi yediği öğünleri bu sarımsaklı kurallara göre düzenliyordu. Bu nedenle sarımsak, Yahudiler için eskiden olduğu gibi günümüzde de vazgeçilmez önemde...

Yunan atletleri de Olimpiya'daki yarışlardan önce sarımsak yiyorlardı, Romalılar sarımsağı panzehir olarak kullanılıyorlardı.

Eski Yunanlı komedi yazan Aristophanes (M.Ö. 445-385), sarımsağı fiziksel kuvvet kaynağı olarak ta­nımlamıştı. Kuşkusuz, eski Yunan atletleri de Olimpiya'daki yarışlardan önce sarımsak yiyorlardı. Romalılar da sarımsağı Eski Yunanlılar'dan aldılar. Romalı ünlü ansiklopedisi Yaşlı Plinius (M.S. 23-79), sarımsak yapraklarının havayla temasında karardığını gözlemledi. Bu durumu da, "sarımsağın şeytanı ve karanlık güç­leri kendine çektiği" biçiminde yorumladı. Romalılar ise en kötü şeytanların yılanlarda bulunduğuna, kö­tülüklerin de yılan ısırmasıyla insana geçtiğine inanıyorlardı. Bu yüzden, sarımsağı panzehir olarak kullanılı­yorlardı.

Sarımsağın kökenini Orta Asya

Günümüzde yapılan botanik araştırmalar ise, sarımsağın kökenini Orta Asya'ya bağlıyor. 1894 yılında botanikçi Hehn ile çok sonraları Hyams'ın 1971'de yayımladığı araştırmalar bunun en önemli kanıtları... Geniş topraklar üzerinde bir yandan avlanıp bir taraftan da sürüleriyle hareket eden göçebe kabilelerin besinleri içinde sarımsağın ilk ve yabani örnekleri önemli bir yer tutmaktaydı.

İngiliz teğmen Hamilton Bower, 1890'da Doğu Türkistan'ı, Uygur bölgesini gezdiği sırada, M.S.400 yıllarına tarihlenen bir elyazması buldu. Bir olasılıkla Budist rahipler, daha eski bir kaynağa dayanarak yazmıştı bu yazmayı... I897'de Hoernle tarafından Kalküta'da çevrilip basılan eserde sarımsak, eski Hint tanrılarının reisi Asura'nın, Tanrı Janar-Dana tarafından kafası uçurulduğunda akan kan damlaları olarak tarif edilmişti. Bower'in bulduğu elyazmasına göre sarımsak ayrıca, afrodizyak içeceklere katkı maddesi şeklinde de ilave ediliyordu.

Zambakgillerden Sarımsağın bilimsel adı "Allium sativum L." 

İnsan kültüründe böylesi önemli bir yer tutan sarımsağın bilimsel adı. "Allium sativum L."... Sarımsak, fa­milya olarak "Liliaceae" (zambakgiller) ailesinde olan ve yeryüzünde 600 kadar türü bulunan "Allium" cinsine ait bir bitki... "Allium L." cinsi de kendi içinde 12 seksiyona ayrılıyor. Allium seksiyonunun soğanları, bildiğimiz tipik sarımsak kokusuna sahip... Bu seksiyona dahil olan türler, genellikle Kuzey Yarımküre'de ve Avrupa ile Asya'nın batı kesimlerinde yetişiyorlar. Ülkemizde 150 kadar Allium türünün yetiştiği biliniyor. Allium seksiyonunun üyeleri ise 50 kadar... Halk arasında bazılarına, körmen, yabani soğan, it soğanı, kaya sarımsağı, yabani sarımsak ve çoban sarımsağı gibi isimler veriliyor. Tüm bu sarımsak çeşitleri, kırsal alanda gerek folklorik tedavi amaçlı, gerekse gıda olarak tüketiliyor. 

Sarımsak da neler var neler…

Başta bildiğimiz sarımsak olmak üzere, bütün Allium türlerinin soğanları, yapılarında özel kokulu uçucu yağ, şekerler, enzimler, kükürtlü glikozitler, A,B1, B2, B3, C, P gibi vitaminler. 17 çeşit aminoasit, bakır, de­mir, çinko, kalay, alüminyum, kükürt ve selenyum gibi çeşitli metaller, ve ayrıca nikotinamit, kolin, iyot, sapo­nin ve fermetleri de bulunduruyor. Sarımsağın etkili maddesinin kükürtlü bileşikler olduğu kabul ediliyor. Bu maddelerin öncüsü, kükürtlü bir aminoasit olan "alliin"... Alliin, sarımsak enzimi olan "allinaz"ın etkisiyle "allisin"e dönüşüyor. Sarımsak kesildiğinde ortaya çıkan tipik koku, işte bu allinaz enziminin etkisiyle çı­kıyor. Allisin'in ise antibakteriyel bir etkisi var... Allisin de durgun dengeli bir bileşen olmadığı için, ayrışarak pıhtılaşmayı önleyici etkisi olan "E/Z-ajoen"e dönüşüyor. Ne var ki, araştırmalara göre, pişirildiği zaman allisin bileşiği bozuluyor ve sarımsağın yüzyıllardır kabul gören ünlü antibiyotik etkisi de ortadan kalkıyor.

Sarımsağın yararları

Sarımsak, devamlı tüketilen ve toksik yönünün düşüklüğü nedeniyle klinik öncesi deneylere geçilmeden doğrudan klinik deneylerine başlanan bir bitki... Bu klinik çalışmalar, sarımsağın özellikle kan üzerindeki lipid, kolesterol ve diğer metabolizma etkileri yönünde yoğunlaşıyor. Yapılan çalışmaların sonuçlarına göre; sarımsağın kandaki lipid ve kolestrol düzeylerini düşürdüğü, pıhtılaşmaya engel olduğu gözleniyor.

Bir çok olumlu etkisinin yanısıra, sarımsağın bağışıklık sistemi üzerindeki güçlendirici etkileri olduğu da biliniyor ve çalışmalar, tümör oluşumunu engellemesi yönünde de sürdürülüyor. Bütün bunların yanısıra, sarımsağın karaciğeri koruyucu etkisiyle, tüberküloz ve lepranın (cüzzam) sorumlusu olan "mycobacterium"ları etkilemesinden özellikle söz etmek gerek... Menenjit ve viral enfeksiyonlarda bile sarımsağın olumlu etkileri olduğu görülüyor. Bu araştırmaların en ilginç ve yeni olanı ise; sarımsağın yalnızca kimyasal kökenli kanser oluşumları değil, radyasyon nedeniyle oluşabilen kanserler üzerinde de etkili olu­şunun saptanması... Denek hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, sarımsağın kanser hücrelerini doğrudan tahrip etme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor...

Halk arasında yüzyıllar boyunca birçok hastalık ve rahatsızlığa çare olmuş sarımsak ya da Allium türleri, modern tıbbın gelişmediği ya da ulaşamadığı bölgelerde iştah açıcı, ya­raları iyileştirici, tansiyon düşürücü, idrar söktürücü, cinsel gücü arttırıcı, kurt düşürücü. Öksürük kesici, tifo, dizanteri ve damar tıkanıklığı gibi hastalıkların tedavisinde kullanılıyor. Bütün bunların önemli bir folklorik deneye ve yüzyılların birikimine dayandığı rahatça savunulabilir. Çünkü, çağımızda büyük bölümü Avrupa'da yaşanan dünya savaşlarında bile İngiliz, Alman ve Rus askerler savaş alanında görülen hastalıklarla başa çıkmak için devamlı sarımsak kullanıyorlardı.

Osmanlı tarihinde

Osmanlı tarihinde de sarımsağın tedavi edici yönü konusunda kayıtlar var. Padişah IV. Mehmet'in hekimbaşı olan Nasrullah oğlu Salih, 17. yüzyılın ikinci yansında yazdığı bir eserde; sarımsağın özellikle kış aylarında, gülsuyu ile yenmesini; barsak parazitleri, ishal, yılan ve akrep sokması, kuduz köpek ısırması gibi ra­hatsızlıklarda da sarımsağın kullanılmasını öneriyordu.

Sarımsağın yan etkileri,

Amerikalılar'ın sarımsağa, "Günde bir sarımsak, tutar doktoru uzak..." gibi hoş bir özdeyişle yak­laşmaları hayli ilginç, ama uzmanlar, hiçbir yan etkisi olmayan ilacın sağlayacağı faydadan kuşku duyulması gerektiğini düşünüyorlar. Bu kokulu bitkinin çeşitli aktif içeriklerinin de yan etkileri olduğu biliniyor. Ancak, bu yan etkilerin oluşması için aşırı miktarda sarımsak yenmesi gerek. Aşırılığın ölçüsü de günlük miktarla bağlantılı... Uzmanlar, uygun dozun, yemekle birlikte yenmesi durumunda 10 gram kadar olmasında birleşiyorlar. 

Sarımsağın öncelikle aç karnına yenmemesi gerek

Aç karnına sarımsak yiyenlerde mide ekşimesi, yanma ve uzun süreli ağrılar oluşabiliyor. Özellikle midesi hassas ve ülseri olanlar için kötü sonuçlar çıkabiliyor. Sarımsak yağının aşırı kullanımı da deride çürümelere ve giderek kangrene yol açabiliyor. Çok aşırı miktarda sarımsak tüketimi de kusma ve ishale kadar gidebiliyor. Dahası, böbreklere zarar veriyor.

Aşırı sarımsak tüketiminin bir yan etkisi de barsak gazı... Sarımsak tozunu solumak ise ciddi astım krizlerine neden olabiliyor. Bu yüzden hassas bünyeli bazı insanlarda sarımsak alerjisi gözleniyor. Çoğunlukla da sağ elini kullanan ve sarımsağı sol elinde tutarak bıçakla soyan ev hanımlarının ve gıda sektöründe çalışanların genelde sol el parmaklarında egzama çıkıyor.

Sonuçta, sarımsağı yerken ölçüyü kaçırmamak gerek... Çünkü, Amerikalılar'ın dediği gibi, "Işığın olduğu yerde, gölge de var..."

Dünyada önemli ölçüde ekonomik değer taşıyan bir bitki...

Tedavi edici bir besin olarak sarımsak, dünyada önemli ölçüde ekonomik değer taşıyan bir bitki... ABD'nin San Francisco kentindeki çift­liklerde sarımsak sektörü bütünüyle makineleşmiş durumda... Hava püskürtme tünelinde soyularak ayıklanmasından, kurutularak iri parçalar ya da toz haline getirilişine kadar her alanda makineler kullanılıyor. Buna şişelenmiş sarımsaklı makarna soslarını ve dondurulmuş sarımsaklı pizzaları da eklersek; sarımsağın artık bütünüyle bir sanayi bitkisi olduğunu kabul etmek gerekiyor.

Dünya’da sarımsak tüketimi

Yapılan bir araştırmada ABD'deki kişi başına yıllık sarımsak tüketiminin 1975 yılında 300 gr. iken, 1994 yılında 800 grama yükseldiği görülüyor. Veriler, Avrupa'daki tüketimin Amerika'dakinin iki katı olduğu yönünde... Türkiye'de ise böyle bir istatistik yok gibi... Ancak, Almanlar'ın bir zamanlar Türk işçilerini "sarımsak yiyor" diye küçümsedikleri hatırlandığında; Türkler'in sarımsak tüketim oranının, "Amerikalılar'dan iki kat fazla sarımsak tüketen Avrupalılar"dan çok daha fazla olduğu ortaya çıkıyor. 

Erkeklerin ilgisini çeken afrodizyak etkisi...

Sarımsağın bir başka özelliği de erkeklerin merak ve ilgisini çekiyor: Afrodizyak etkisi... Oldukça uzun ve sağlıklı bir cinsel yaşamı olan Fransa Kralı 4. Henri'nin bir yandan sarımsak yerken, diğer yandan da vücuduna bitkinin şarapla karıştırılmış yağını sürdüğü biliniyor; yemesi cinsel iktidar kazanmak, yağını sürünmesi de kötülüklerden korunmak için... Temelde bir halk inanışı olan bu özellik, bilimsel açıdan da destek bulmuyor değil... Bu konudaki bilimsel çalışmalar da, sarımsağın, ereksiyona ulaşmada vazgeçilmez bir işlevi olan "nitrit oksit sentetaz"ın (NOS) vücut tarafından üretimini uyardığını gösteriyor... Ne var ki, erkeklere böylesi bir müjde veren bilim, kadınların sarımsak kokan erkeklerden kaçmasını önleyici yöntemler konusunda çok ilgisiz kalıyor...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder